Skip to main content

Bendeki Sulukule

Yonca Tekyıldız

Yonca Tekyıldız

2018-2019 dönemi, spor ve beden hareketi atölyesi gönüllüsü

Sulukule gönüllüleriyle tanışma serüvenim biraz sıradan gerçekleşti. 1 sene kadar önce başvuru formunu doldururken derneği, derneğin yaklaşımını ve sıcaklığını duymuştum ama açıkça söylemeliyim ki abarttıklarını düşünmüştüm. Çünkü o zamanki bana göre hiçbir dernek çocuklarla böyle ‘mükemmel’ bir yaklaşımla çalışamazdı. Şu an ‘yanılmışım’ dediğime en mutlu olduğum önyargım bu olabilir.

Oryantasyon eğitimine gittiğimde gördüm ki burada yaratılan iklimde düşündüklerimi çekinmeden söyleyebilir ve tartışabilirdim. Bunu yazdım bir kenara, çünkü hala gözlem sürecindeydim ve kendimi açamıyordum. Daha öncelerde de çocuk çalışmalarında bulunmuştum, kafamda diğer projelerle burayı karşılaştırıp ‘aa bunu böyle yapıyorlarmış’ diyordum. İyi, güzel, hoş bir şekilde oryantasyon eğitimini tamamladık veee artık atölye vaktiydi.

Asla unutamam ilk atölyemde pörtlek gözlerle Kübra’ya ‘ben şimdi napıcam’ der gibi bakmıştım. Günler geldi geçti birbirimize alıştık çocuklarla, ama yine de o atölyeye gelme heyecanı hiç geçmedi. Benim pörtlek gözler yerini kendinden emin ve sorun çözme konusunda kendine güvenen bakışlara bıraktı. Bir de gönüllü ekibi olarak konuşmadan anlaşabilme yetisine kavuştuk 😊

Her ay farklı atölye gönüllülerinin toplandığı değerlendirme toplantımızda deneyimlerimizi paylaşıyorduk ve herkesin gözünde ortam aydınlatmasından daha fazla bir parlaklık oluyordu. Herkes birbirine aylık deneyimlerini anlatıyor ve inanılmaz heyecanlarla öneriler fikirler havada uçuşuyordu. Mesela o toplantılarda kimseyi konuşmaya zorlayan olmaz ama mutlaka herkesin deneyimi aynı özenle ve dikkatle dinlenilip, ele alınırdı. Hiç kimse atlanmadan ve bir daha söylüyorum, özenle.

Bu 1 senelik gönüllülük sürecimde ufak kalp krizlerim de olmadı değil. Mesela aniden İstanbul’da kalacak bir evim olmadığı bir dönemim oldu. O dönemde anladım ki benim göbek bağım Sulukule’de. Bırakabilirdim ama şartları zorladım, yılmadım, başardım 😊

SGD’yi ve deneyimlerimi geçmiş zamanda anlatmak beni üzse de artık başka bir şehirde yaşıyorum. Dışardan bakabiliyorum sürecime. Bu bir senede çok geliştim, çok paylaştım, başkasının derdiyle dertlendim ve yanımda benim derdimle dertlenen insanlar olduğunu gördüm, atölyeler sonrası nasıl hissettiğimi sormayı asla atlamayan insanlar... Benimle aynı dönemde gönüllülük yapan ve bir şekilde birbirimize dokunduğumuz arkadaşlarımla aynı paydada ne olursa olsun buluşabilmeyi, birbirimizden çok farklı olmamıza rağmen aynı amaç için sınırlarını belirlediğimiz yaklaşımımızla çalışabiliyor olmayı deneyimledim. Bu deneyimleri içinde yaşarken tam olarak fark edemesem de şu an oryantasyon eğitimimi ve en son katıldığım eğitimi karşılaştırınca kendi sürecimin nasıl verimli ve değişim yaratan bir süreç olduğunu fark edebiliyorum. İlk eğitiminde gerekmedikçe konuşmayan ben son eğitimde Sulukule Gönüllüsü olmanın hakkını verdiğimi düşünüyorum 😊 Bu değişimi görüyor ve kucaklıyorum.

Bendeki Sulukule, çoğumuzun bahsettiği gibi ev, özlemi dinmeyen serin bir ağaç gölgesi. Huzurlu ve güvenli 😊. Düşündükçe gözlerim dolan anılar bütünü, belki en büyük keşkem ‘tanışmak için neden bu kadar geç kaldım’ diye, kaybettiğim umutlarımı bana geri veren yer, adanmışlık, yerimi yadırgamadığım mis kokulu bir orman tüm ağaçların sağlam kökler verdiği, çok sağlam kurulan bağlar, yapmacık değil gerçek bağlar. Şimdi biliyorum ki burada kimse kimseyi yarı yolda bırakmaz, korur. Gönül bağlarını çoğaltır, birbirinin köklerini sağlamlaştırır. Sıradan bir hikayeyle geldiğim bu yerden sıradışı hikayelerle ve bilinçle ayrılıyorum (aslında ayrılmıyorum uzaktan da olsa tam destek). Beni bu puzzle’ın bir parçası yaptığınız için çok mutluyum. Gönülden bağ kuran ekibe selam olsun.

Sitemiz Google Analytics kodu barındırmaktadır. Google bu hizmet için cookie kullanmaktadır.